30 Kasım 2012 Cuma

üçlükler


Hava soğudu Kasım’ın son günleri.
Kar yağacak bembeyaz olacak unutulmuşluğum..

Edip Cansever

27 Kasım 2012 Salı

...en kötü zaman

Hani keder zehir gibi akar gece boyu
Uyumak en güzelidir zamanların
Hani bazen üşümek yanmaya eştir
Sevmek en güzel şarkıdır
Seni özlemek en kötü zamandır

Ahmet Telli

16 Kasım 2012 Cuma

14 Kasım 2012 Çarşamba

anısı biz olalım bu sokakların

anısı biz olalım bu sokakların
ve hiç durmadan yağmur yağsın
biz gürültüsüz sözcükler bulalım
sarmaşıklar fısıldaşsın yine
gidersek birlikte gideriz
yeni sevinçler buluruz hüzne benzeyen

Ahmet Telli

12 Kasım 2012 Pazartesi

hafta sonu sabahı


      " Uykusunun bölünmesini çocukluğundan beri sevmezdi. Ve maalesef yine oluyordu. 'sabahın bu saatinde bu bağırtı da neden' diye söylenerek yataktan kalktı. Yılların eskitemediği pofuduk terliklerini ayağına geçirirken, iki kişinin konuşmasını duyar gibi oldu. Duyduklarını anlamlı bir cümle haline getiremiyordu ve bu durum merakını arttırıyordu.
       
      Meraklıydı evet, ama o kadar ağır kanlıydı ki; pencere kenarına gelip sokağa baktığında beton duvarda her zamanki yerinde oturan Bordo'dan başkasını göremedi. [Bordo... Yılların eskitmediği bir de Bordo vardı tabi. Yıllardır bu kasabadaydı. Uzun, yumuşak tüyleriyle herkes severdi onu.] Bordo her zamanki yerinde her zamanki gibiydi; 'bağıranı tanıyor demek' ki diye düşündü. Sonra yine kafasının içinde olasılıklara boğuldu. Yatağına dönmek için pencere kenarından ayrılırken, hayatı ciddiye almamaya çalışması gerektiğini düşündü. Uykusu hiç bölünmemiş gibi yatağına uzandı, ama çoktan söylenmeye başlamıştı.

      Hafta sonu gelmişti yine. Babasına yerine fırına gitmesi, işlerle ilgilenmesi ve bu harika günü orda harcaması gerekiyordu. Yirmili yaşların başından beri babasına yaptığı bu yardım son yıllarda külfet gibi gelmeye başlamıştı. Hafta sonlarını daha az seviyor, haftayı cuma gününde durdurmak istiyordu. Ve tam o an içine işleyen güneşi hissetti. Ve aslında fark etti ki, uykusunun bölünmesine değil cumartesi sabahının güneşine kızmıştı. Ustaların geç kalmasına alışmasının rahatlığıyla tekrar uykuya bıraktı kendini. İlk müşteriler onu görmese de olurdu.

      Tekrar uyandığında ise tüm bu düşüncelerini uykuda bırakmış olmalıydı ki, neşeli ve mutluydu. İçinden şarkılar söyleyerek evden çıkarken bir elinde Bordo'ya verilmek üzere küçük bir parça peynir vardı. Bordo'nun mutlu mırıldanmalarına gülümseyerek yola koyuldu.

      Kendisini fırında bekleyen yabancıdan haberi yoktu, ama haberi olsa fark eder miydi ki? "


     

alıntı:


"Bense bir gün, ne zaman olacağını şimdi bilmediğim bir gün… Bütün umutsuzluklarımı, hüzünlerimi, anlamsızlıklarımı, hiçliklerimi bu şehirde bırakıp, sadece senin sevdanı giyinip üzerime senin şehrine doğru yol alacağım."
                    - Sabahattin Ali