21 Aralık 2013 Cumartesi

9 Aralık 2013 Pazartesi

4 Kasım 2013 Pazartesi

♫♪♫♪♪♫♪♫



dipnot: Şarkının güzelliği bir yana, klipdeki yer her nereyse orası da çok güzel.

3 Kasım 2013 Pazar

Ve kasım geldi...

Takvime baktığımda daha döneli bir ay bile olmamış. Oysa ben çoktan kendimi zorlayarak anılarımı tamamlıyorum. Bu cuma değil-bi önceki değil-bi önceki değil-bi önceki değil-bi öncekinde birlikteydik!

Elini tuttuğumdaki sıcaklık, her akşam yaptığımız sıkayp konuşmalarında içilen kahvenin sıcaklığa dönüştü.
Beklenen kışa yakışırcasına yavaş şarkılar açtım evde tüm gün. En sevdiğim kurabiyelerden pişirdim  -ne yapayım sen zaten benim en sevdiklerimi seversin diye düşündüm-. Sonra eve sıcak kurabiye kokusu sindi ve ben de seni bekledim. Kurabiye kokusunu hissedip gelmeni istedim. Sen ise yeni kesilmiş saçlarınla rüzgarı ve soğuğu hissediyordun çok çok uzaklarda.

Yine kapım çalmadı. Ve yine suçlu araya giren yollar oldu.

25 Ekim 2013 Cuma

biz

25 Ekim 2013- ODTÜ Ağaç Dikme Şenliği
Sen mühendise ağaç diktirirsen, GPSten fidanının konumunu kaydeder, "Hemen büyü de, gelip gölgende bira içeceğiz daha... " der.

Ağaç Dikme Şenliği

25 Ekim 2013- ODTÜ Ağaç Dikme Şenliği

Gökçek'in kestiği 3017 ağacımıza karşılık, 3017 ağaç diktik bugün.  Ve sonra arkama yaslanıp dedim ki, "oh be, iyi ki ODTÜlüyüm!"

23 Ekim 2013 Çarşamba

Okul burası.

+Çocuklarının yüzüne nasıl bakıyorsun?
-Sana ne?
+Nasıl sana ne?
-Bayağı sana ne!

Bide 4:07'ye bakalım dikkatle. Nasıl da söküp atıyor? Hadi söktün, koy bi kenara. Belki başka biyere ekilir.

9 Ekim 2013 Çarşamba

♫♪♫♪♪♫♪♫

Hikayem

29 Haziran'da başlayan çok şirin bir hikayem var benim.

Sabahın 7sinde Adana'da başlayan yolculuk İstanbul'da kısa bi molayla beni Münih'e ulaştırdı. Ve Münih... Yeşillerle dolu güzel bir şehir.
Bavullarla yurduma gittiğimde şaşkınlık gözyaşlarımı tutamadım. Alışkın olmadığım koşullarda yaşayacağım koca bir yaz pis bir odanın içinde duruyordu karşımda. Temizlenince bayağı da sevimli oldu ama.
Sonra stajım başladı. Bu sefer alışkın olmadığım bir çalışma temposu duruyordu karşımda. Güzeldi, çabucak alıştım... Öğrenmekle geçti hep.
Tüm bu alışma süreçlerinden sonra karşımda tüm ihtişamıyla Münih bekliyordu beni. Yaşanılır mı, evet! Hele bi de sevdiğinle...
Parklarıyla, küçük sokaklarda saklanmış küçük barlarıyla keşfettik Münih'i. Şehir manzaralarıyla en güzel kahveyi içtik belki... Ve her biergarten bir öncekinden güzel olmaya yemin etmişti sanki.
Yolculuklara da çıktık ama. Bavyera'nın yeşiliyle, Kara Ormanlar'ın ürkütücü harikalığıyla daha fazla anı toplamak üzere dağları ardımızda bıraktık. Her yolculuk kendi hikayesine sahip olsa da ortak bir özellikleri vardı ki hepsi güzel, hepsi eşsiz ve hepsi bizimle doluydu.
Eylülle başlayan sonbahar daha fazla hüzün getirdi bu sefer. Dönecek olmanın bilinci, başımı her yastığa koyduğumda bir rüyamı aldı benden. Durdurmaya çalıştım günleri ama tek yaptığım daha çok hissetmekti dönecek olduğumu. Toplanan eşyalarla, bavula konulan anılarla eylülü bitirdik.
Ve ekim... Doğum günü neşesi getirmek yerine 'bak gidiyorsun artık' diyen koca bi pankartı verdi bana. Doğum günümü düşününce çok güzeldi, evet. Ama ordan uzaklaşıp ekim ayıma bakarsam doğum günüm aslında Almanya'da sevgilimle yaşadığım sondan üçüncü gündü. Hepsi bu.

Hani radyoyu açtığında sevdiğin bir şarkı çıkarsa hemen biter ya... Ya da arkadaşlarınla geçireceğin bir saatin varsa... Tıpkı bunlar gibi sadece üç ayın varsa o da hemen biter.
Ama olsun bir hikaye yaratacak kadar anı biriktirdim sevdiğimle. Mutlu sonla bitmedi ama daha yazacak çok sayfam var zaten.

11 Temmuz 2013 Perşembe

Yazmayalı oldu bayağı. Şimdi de kendimi nereden anlatmaya başlasam bilmiyorum.

Evet yazmayalı oldu bayağı ve bu yazılmayan günlerde ülkemiz yıkıldı, hala yeniden yapılıyor. Ama ben ülkede olanları değil de sadece bana olanları anlatacak kadar bencilim bu aralar...


26 Nisan 2013 Cuma

gurur duydum


  
Hacettepe Üniversitesi dünyanın en büyük DNA Sarmalı'nı oluşturarak Guinness Dünya Rekoru kırmış.

21 Nisan 2013 Pazar

unexpected journey

Çok beklenmedik gelişti Los Angeles yolculuğum. Fazla eğlenip gezemedim açıkçası ama güzel bir ortamdı. Uluslararası boyutta okulu temsil etmenin mutluluğu ve çok daha fazla gururu hep yanımdaydı.
Eğlenip gezmekten tek beklentim, sokaklarda dolaşıp fotoğraf çekebilmek, Hollwood'a gidebilmek ne bileyim kolay kolay elde edemeyeceğim deneyimler kazanmaktı. (Son gece kaldığım yerdeki korkum aslında kolay kolay elde edemeyeceğim bir deneyim sayılabilir.)
Los Angeles havaalanında bavulumu emanet alabilecek biryer olmamasıyla son gündüzümü de çöpe attım. Bir türlü wirelessa bile bağlanamadığım saçma yerde, kaç saat uyudum bilmiyorum. Ama ödülümü uçağa binince aldım. 
 
Alkoller ücretsizdi! Şaka yapıyorum bu değil :p Bu şehrin sokaklarında akşam dolaşmak gerektiğini acı bi şekilde gördüm. Daha önce gece uçaklarına (red eye flight) bindim. Ama ben yukarıdan bu kadar harika ve büyüleyici bir şehir görmemiştim! Son anda tüm güzelliğini sermişti bana Los Angeles.

İçerisinde Universal Studios, Hollywood, Walk of Fame, bi dolu Boeing fabrikası, Long Beach'le başlayan büyüleyici sahil yolu, 6 Flalgs, bi dolu outlet içeren büyüleyici manzaralı şehir... 10yıllık vizem dolmadan en az bi kez daha gelirim ben!

Not: Başlığı Amerika'ya gittiğim için değil, Hobbit'ten alıntı yapmak için İngilizce yazdım.

31 Mart 2013 Pazar

alıntı:

ve okuyorum yıllardır bütün yalnızlıkları 
okuyorum da
kuş olsun, insan olsun
yalnızlık sevmesini bilmeyenlerin icadı 
işte
suları fiyakayla göğüsleyen yelkovan kuşları
geçiyorlar martıların peşi sıra

                                                         Edip Cansever- İdris'le Konuşma

28 Mart 2013 Perşembe

             Ekim'den beri bekleyen kartpostal sahibine ulaşmanın mutluluğunda...

4 Mart 2013 Pazartesi

alıntı:

Aklımdan çıkmıyor. Aklım çıkıyor, o çıkmıyor.
                                                                    Oğuz Atay

31 Ocak 2013 Perşembe

pempe'yle güzel bir gün.

                                                                                                                   

13 Ocak 2013 Pazar

yağmur.


Tamam farkındayım gittin  burdan. Ama neden gökyüzü farkında olmadığımı düşünüyor. Gitmeseydin şemsiye açmaz seninle ıslanırdım, hiç de umrumda olmazdı. Tek başına ıslanmak canımı sıkıyor. Islandıktan sonra yine tek başıma üşüyorum şimdi.


Özlemek mi daha kötü yoksa tek başına ıslanmak mı diye düşündüm şemsiyemin altında. Çok özleyip sarılamamanın daha kötü olduğunu fark edip şemsiyemi daha sıkı tuttum.

Bu kadar acımasız olmasaydı zaman, ben de bu kadar bencil olmazdım. Hiçbir şeyini paylaşmak istemeyen küçük çocuklar gibiyim. Elimden gelse sana bile etiket yapıştırırdım sevgilim. "benim" yazardım, kocaman hemde. Kocaman etiketle nasıl gözükeceğini hayal ederken bi araba su sıçrattı. Söylenip kendime geldim.

Markette apartmana girip çıkarken çokça gördüğüm yaşlı teyzeyi gördüm. Gülümsedim, selam verdim. Kibar günümdeydim. Güzel bir gün olmasına söz de vermiştim üstelik. Teyze bana cevap vermedi. Sonra düşündüm. Belki bu senin de başına çokça gelen birşeydi. Selam verdiğinde sana cevap vermeyen insanlar. Yolda yürürken yanından geçenler, otobüste yanında oturanlar. İçimden çok kızdım onlara.

Ben yolda senin yanında yürümek isterdim. Otobüste yanında otursam keşke.. Onlar kıymetini bilmiyorlar ki. Sıradan bir günü seninle yaşamak isterken, seninle günlerini geçirip farkında olmayan insanlar var. Çok kızdım. Cezalandırmalıyım onları. Ne yapsam ki...


6 Ocak 2013 Pazar

Çok güzel günler geçirdim

Yazmak mı daha kolay yoksa yazmamak mı bilmiyorum.

"Çok güzel günler geçirdim." belki de son haftalarımı özetleyebilecek en kısa ve en doğru cümle. Gecem gündüzüm karışmıştı birbirine. 

Bir anı üstünden çok zaman geçtikten sonra bile aynı canlılıkla hatırlamak istiyorsanız; o anı tüm duyularınızla yaşayın. Ben öyle yapıyorum. Sanki tüm dikkatimle orda değilmişim gibi düşünüyorlar belki; ama aslında tam tersi.
Bir öpüşmede, bir yandan televizyonda çalan şarkı, bir yanda kokusu, bir yanda midemde kelebekler ve bir yanda teni varken aslında ben tamamen ordayım. Evet evet, koklayarak öpmek diye bir şey varmış. Ve bu çok daha özel birşey.

Çok güzel günler geçirdim. Bazı anlarda dinlemiyordum bile belki. Söylenecek kelimelerdense, oluşacak mimikler daha kalıcı olacak diye düşündüm. Sözler uçup gitse bile nice zaman sonra, yüzün aldığı ,o kontrol edilemeyen sıcak ifadeler, mimikler hep hatırlanacak.
Mesela ben gülümsemeyi özlerim en çok. Kurulan cümleleri değil.

Çok güzel günler geçirdim. Bu çok güzel günlerde, tek başıma olduğumda hiçbir zaman elde edemeyeceğim güzel anlarım oldu. Ama hafıza acımasız; ya günü kabaca çok güzel olarak hatırlayacak yada çok güzel gündeki çok güzel anları. Hafızama rağmen, şimdi  şunu söylemek istiyorum: Günlerim her dakikasıyla güzeldi.

Günler azaldı zamanla. Yine yiyip bitirdik günleri. "Rüyalar hayatın tesellisidir."  diye okumuştum. Ben günlerce rüyalarımı hayatımın içinde gördüm. Ve bu insanı çok şanslı hissettiriyor. İşte bu yüzdendi, dolmuşların hep vaktinde gelmesi, hiç bir yere geç kalmamamız ve her şeyin tam istediğimiz gibi olması. Şanslıydım.

Ve sonra, bitti çok güzel günlerim. Merhaba çoğu zaman güzel bile olmayan günler.
Böyle olmasaydı diye düşünüyorum çoğu zaman. Eksikliğin içimdeki hüznü, belki ilerde öyle olur hayalleriyle eriyip gidiyor. Bilmiyorum ne olacak. Ama inanmak istiyor insan, zamanla kaybolmayacağına.