"Sabahın ilk ışıklarını U. kentinin ilköğretim okulunun kulesinde gördüğüne
yolculuğunun sonuna geldiğini anlamıştı. Masasında duran defterini, kalemini ve
mürekkebinin dikkatlice çantasına yerleştirdi. Dün gece deniz tuttuğundan bir
kelime bile yazamamıştı. Yolculuk öncesi bir sahil kasabasında ince bıyıklı
aşçının çok överek hazırladığı yemeğin buna sebep olduğunu hatırlayınca ince
bir küfür savurdu, bu küfür ona iyi gelmişti. Oysa normal zamanlarda denizle
arası iyiydi, aralarında bir bağ olduğunu düşünürdü, hatta denize bakmak, deniz
havası almak veya ayaklarını deniz duyuna değdirmek onun düşünmesini
kolaylaştırıyordu.
Bu düşüncelerle birlikte güverteye çıktığında gemi çoktan tahta iskeleye
yanaşmış, yolcu indirmeye başlamıştı. Geminin ve tahta iskelenin gıcırtıları
arasında hangi gıcırtının hangisinden geldiğini tahmin etmeye çalışırken
kendini U.’nun sahilinde buldu. Kumsalın ona çocukluğunu hatırlatan kokusunu
derin bir şekilde içine çekti. Geceden beri bir şey yemediğinden midesi
gurulduyordu, karaya çıkmak iyi gelmiş, uyandığından beri ilk defa acıktığını
hissetmişti. Aklına kent meydanındaki fırın geldi. Küçükken ordan yediği
sabah poğaçalarını hatırladı, acaba aynı lezzette aynı yerde duruyorlar mıydı?
Yılların yolların değiştirmiş olabileceğini düşündü, ancak birine sormaktansa
çocukluğunun kentinin sokaklarında kaybolmayı tercih edeceğinden sırtladı
çantasını ve yürümeye koyuldu."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder