25 Haziran 2012 Pazartesi

Yayla Günlükleri- iki

 Artık gerçekten yayla tatilimi fotoğraflarla anlatmanın vakti ve zamanı geldi.




Zaten daha önce dediğim gibi kitap okumak en iyi seçimlerden bi tanesi..
Ağaç altında böceklerle boğulmaktansa, şezlong tercihimiz olsun. ^^


Tatil faydaları vol.onyüzmilyonla devam ediyorum. Eskiden pek de ilginizi çekmeyen hayvanlara sempati beslemeye başlayabilirsiniz mesela. ^^

Kaplumbağalar ne sempatik öyle!
Su kaplumbağası alırsam şaşırmam. Kıhkıhkıh!

Kiraz ağaçları çok güzelmiş mesela. Bide bizim bisürü güzel kirazımız varmış! 

Son olarak da; evimizin girişi çok güzelmiş.^^ Sarmaşık güller güzel duruyormuş, güzel kokarmış.

20 Haziran 2012 Çarşamba

Yayla Günlükleri


"Bir insan yaylada ne yapar ya"  sorusu belki de arkadaşlarım tarafından bana bu yaz en sık sorulan soru oldu.

Bir insan yaylada ne yapar?
Efendim aslında yapacak fazla bir şey yok. [Evet artık bunu itiraf etmemin, yeri ve zamanı]

En basiti ve hissettirmeden en hızlı sizi ele geçirebilecek olanı; durumu kabullenip yayla insanı olmayı kabul etmektir.

Yayla insanları organik sebze yetiştirir. [Yanda gördüğünüz gibi] Domates, salatalık, biber en popüler olanları... İşte bu sebzeleri yetiştirip, olgunlaşıp olduğu zaman koparıp yemenin zevkine varabilirsiniz.
Hala biraz sıkıcı gelebiliyor olabilir; çünkü sonuçta bir sebzenin olgunlaşması fazla hızlı bir süreç değil. Ama eğer kendinizi yayla insanı olma yoluna adarsanız, sebzedeki en ufak büyümeyi bile fark edip, heyecanlanabilirsiniz. [Sonra da, ben neye heyecanlanıyorum ya diyip kendinize şaşırmışken bulursunuz kendinizi]

Yaylada başka ne yapılır?
"Efendim sebze işi bana göre değil beklemem öyle ya" derseniz bir ağaç altında kitap okumayı önerebilirim. Hem eğer yeterince şanslı olursanız, sizi yanlız bırakmayan küçük sevimli hayvanlara bile rastlarsınız.
Eğer yeterince şanslı değilseniz, ağaç altı değil terasta bile otururken sizi ısıracak böceklere maruz kalabilirsiniz.

Başka başka ne yapılır? 
Bilmem ki... Ben örgü falan örüyorum bir de. Hırka yapmaya karar verdim, azimle örüyorum. Yavaş ilerleyen başka bir uğraş ama. Sabırlı olmalı insan tabi.

Başka da birşey gelmiyor ki aklıma. Ben genelde bu üçlü içindeyim. Film de izlenir ama. Uyunur da. Hayal de kurulur, plan da yapılır. ^^

16 Haziran 2012 Cumartesi

Bi başlasam susmam ben şimdi

O kadar çok istiyorum ki aklımdaki herşeyi söylemeye. Aslında aklımdan tam olarak neler geçiyor bilmiyorum. Ve belki de bu şu günlerde kendimi sevmeme nedenim.


O kadar garip insanlar tanıdım ki; korkar oldum artık. Korktuğum şey insanlar değil ama. İçimden geçenleri söylemekten korkuyorum mesela. Bi ileri safhası olarak artık yazmaktan da korkuyorum. Hatta düşünmekten bile!
Ama tüm bu saçmalıktan kurtulmam gerek.

İnkar edemem, ki etmek de istemiyorum, mutluyum.
Çok  saçma karmaşıklıklar içinde aslında hayatım. En büyük örneği, okul ne olacak sorusunun bi cevabı yok bende. Ama herşeye rağmen biri bana nasıl olduğumu sorduğunda, iyiyim demek yerine mutluyum demek geliyor içimden.
Birazcık olaylara iyi tarafından bak derlerdi eskiden bana. Artık ben iyi tarafını gösterirken buluyorum kendimi. Sanki herşeyin bir çözümü varmış biz görmeyi reddetmişiz.
Salakça diye tabir edilebilecek bir şekilde gülümserken yakalıyor insanlar beni. Hatta bu yüzden dalga konusu olduğumu inkar edemem. Olsun ama. Mutluyken gülümsermiş insan.
Arada bir feci bir karamsarlık dalgasında buluyorum kendimi ama. Korkularım ele geçiriyor galiba beni o anlarda. Korkularımı söylemek istiyorum; sonra onlara sesimle hayat vermek istemediğimi fark ediyorum, içimde ölmelerini beklemek de olmuyor ki. Söyleyip kurtulmak, ışık bulmak istiyorum; korkularımla boğmak istemiyorum sadece. Benim korkularım kimseyi üzsün istemiyorum. Susuyorum. Uyuyorum...

Sonra bi bakmışım geçen günleri takip edemiyorum yine. Klasik bir yaz durumu. Yine bir baktım ki, haziranın ikinci yarısındayız. Tatil bu biraz yavaş geçsin düşüncesi kesinlikle hakim değil. Zaten pek sevmezdim tatilleri. Okul açılsın biraz eğlenelim derdim; artık okul açılsın Can'ı göreyim diyorum. [Bunu diyen kendimden de korkmalı mıyım?]

8 Haziran 2012 Cuma

aklımdan geçen herşey

*Yarından sonra tamamen bir üçüncü sınıf adayı oluyorum. Her ne kadar fluid arkadaşımızla birlikteliğimiz belki seneye kalmış olsa da, ve thermo beni bikaç ay sonra tekrar ziyaret etse de; biliyorum oldum ben. Anne ben üçüm!

*Yarın son ikinci sınıf sınavım var. Muko'dan. Yani ben ona muko diyorum; hani daha az korkutucu olsun diye. Tam adı mukavemet. Hatta mechanics of materials!
Bu gece bu dönemin son sabahlaması. Son kez görmeyi planlıyorum maviyi. Bir kere daha belki iyi olur diyerekten. Aslında iyi çalıştım, ve içimde keşke vizelere de böyle çalışsaydım sesi var, lanet! Olsun ama, hem ODTÜ final okulu. [Poff teselli de son nokta.]


*Eve gidiyorum! Gerçekten mutluyum bu yüzden. Uçakla gidiyor olmam bu mutlulukta önemli bi yüzde alıyor olabilir, evet. :D Şaka bi yana da, hakkaten istiyorum artık Ankara'dan gitmek. Sanki eve gidince, annemin-babamın yanındayken, büyüdüğüm yatakta uyurken, Kekik'i kızdırmaya çalışır, Rex'le oynarken Ankara'da yaşadığım kötü şeyler uçup gidiyor. Mutlu oluyorum, enerji doluyorum, ve hazır oluyorum! Burdan biricik eve sesleniyorum; ben geliyorum!

*O değil de insan oğlu kuş misali efendim. Geçen hafta bu gün, günün en mutlu insanıydım ben. [Tamam belki değildim ama, aday olurdum yani] Can vardı yanımda, ama hakkaten yanımdaydı yani. Dokunabilecek kadar yanımda! Tehey tehey. Ama olsun. Birinin yanında olması ona dokunabilmek demek değil, bunu biliyorum; o yüzden şuan dokunabilecek kadar yakın olmamak çok rahatsız etmiyor beni. [Biraz rahatsız ettiği gerçeğini inkar edemiyorum.]

Aaa bide, hayatta hala güzel şeyler oluyor.

5 Haziran 2012 Salı

5Haziran

Sabahın altısından beri, bu yazıyı yazmaya çalışıyorum. Kafamda oturtmayı başarsam, çoktan dökmüştüm buraya. Bi türlü oturtamadığımdan, yazarken toparlamayı düşündüm ve geldim.

Bugün 5Haziran. 05.06.07'den bu yana geçirdiğimiz beş koca yıl. 

Üç yıldır yazmıyorum mektup. Yazdıklarım hala aynı yerde ama. Hani şu hiç gönderemediğim, ama okunduğuna emin olduğum mektuplarım... Asla cevap almadığım mektuplarım...

Böyle çok gözleri doldurmalık bi' yazı yazmak istemiyorum sanırım.

Bende bugün yanına ziyarete bile gelemediğimden tek yapabileceğim şeyi yaptım; yine yazdım mektubumu. Ve tüm güzel anılarımızı düşünüp, yüzüme sebepsiz bi gülümseme yerleştirdim bile. Rahat olduğunu bildiğim sürece, nerde oluduğunla ilgilenmemeye çalışıyorum. Ama keşke yeşil gözlerini tekrar görsem. 
Mutlu ol. 

Bugün 5Haziran. Babamın bana 'dedeni az önce kaybettik' demesi üzerinden beş yıl geçti.

4 Haziran 2012 Pazartesi

Sabri'nin Manchester'a attığı gol...

Sonra kalkıp bana demeyin ki, kitaplar bilgisayar ekranına sığsın. Olmuyor işte! Bikere kokmuyorlar, hadi onu geçtim hani o mükemmel doku.. Tamam hadi ders kitaplarının mükemmel bi dokusu yok ama, bu hala e-bookların çalışması zor olduklarını değiştirmiyor.

Aslında e-bookla çok işim olmaz. Giderim her dönem başı, harçlığımın bilmem kaçta bilmem kaçını yatırır, ders kitaplarımı orjinal alırım. Titizimdir birazcık, ne kadar kalın olurlarsa olsunlar şeffaf kapla kaplarım. Asla tükenmez kalemle bişi yazmam falan. Ama şu lanet çözüm kitapları!

Yine çok masum bi sebebim var yani... Sadece dinamik kitabımın "solution manuel" avantajından yararlanmak istemiştim. Ama adeta Sabri'nin Manchester'a attığı golü ararken burda buldum kendimi.



6 Haziran tarihinde güneşin önünden Venüs geçiyormuş!  Geçiş yaklaşık 6 saat 40 dakika sürecekmiş. Türkiye saatiyle 1:00'de başlayıp 7:40 gibi sona ermesi söz konusu. Anlayacağınız, biz güneşin doğuşundan 7:40'a kadar olan geçişin son evresini izleyebileceğiz. Venüs tam güneşin üzerinden geçerken Güneş Türkiye'de yeni doğuyor olduğu için ya ucu ucuna yakalayacağız ya da tam üst üste geldiği anı yakalayamayacağız.  
Ankara için gözlem saati 05:17 - 07:40 arası.. Vay efendim ertesi gün sınavım var falan demesin kimse! Bir sonraki geçiş 2117 yılında! 

http://eclipse.gsfc.nasa.gov/OH/transit12.html

http://www.nasa.gov/mission_pages/sunearth/news/2012-venus-transit.html

2 Haziran 2012 Cumartesi

tehey tehey

Tehey tehey! Sen tut, mühendislik eğitimini neredeyse yarıla, daha bi çubuğun açısal hızını yanlış hesapla. Yeteneksizlik, başka hiçbişi değil, cıkcıkcık. Yapamadığım sorularla çok güzel eğleniyorum ama; sınavda onların benimle eğlenmemesi dileğiyle. ^^

Tamam biraz canım sıkılmış olabilir, bunaldım belki de. Belki sadece evden dışarı çıkmaya ihtiyacım var, belki de çok verimli ders çalışmaya.

Ders çalışıyorum iki gündür.. Ama çok feci, hani anlatılmaz yaşanır cinsinden. Ara verdiğim anda, ortalamamı hesaplarken buldum kendimi; ciddi ciddi hesaplıyorum "yaz okulunda da şu şu dersi alsam...." gibisinden. ://


Ve bu sevgili sevimli karikatürü yaşamak üzereyken demek istiyorum ki, mühendislik okumak (bazen) pişmanlıktır.


1 Haziran 2012 Cuma

Haziran.

Bugün 1Haziran. Yeni bir ay, ve belki de birşeylere başlamak için tam zamanı.

Aslında ne yazacağımı bilmiyorum, sadece zaman geçince de hatırlamak istedim nasıl hissettiğimi. Mutluyum. Ve artık herşey daha güzel olacakmış gibi geliyor.

Okulda aldığım bilgiler sayesinde söyleyebilirim ki, zor ve imkansız arasında çok fark var. Ve sonuç olarak zorun yapılabilirliği hakkında konuşmuyorum bile.


Zaten çok istersek ve inanırsak olur bence. ^^