Bayağı uzun bi süre yazmadım. Yazarsam eğer sonradan dönüp baktığımda, canımı sıkacak şeyler olduğunun farkındaydım. Sonradan hatırlamak istemeyceğim şeyleri yazmadım bende; meğersem bi' dolu hatırlamak istemeyeceğim şey yaşamışım; 2012 Şubat'ını ettim.
Aslında yazma girişimlerinde bulundum. Ama günlüğüme yazmak yerine kağıtlara yazdım; sonra da gidip Kuğulu Park'taki çöp kutularına attım. Odamdaki çöp kutusunda bile olsunlar istemedim. Kış sertleşti; ve her yazdığımı parka götüremez oldum. Üşendim, tamam. Yazdıklarıma bakarak kendimi üzmek daha kolaydı. Mazoşist olmadığım kanaatine vardım; ve bıraktım yazmayı.
Bi'şeylere yoğunlaşırsam, mutlu olacağımı biliyordum. Derslerimi seçtim. Hesap makinemle kütüphanede kendimce harikalar yaratmayı seviyordum. Kütüphanenin en üst katından pencere kenarı bi' masa, ve orda geçen tüm gün. Bi'sürü kitap okudum; aslında kitap değil onlar, kamyon tekerleklerine koyulabilecek kalın takozlar. Kendimde yeni şeyler keşfettim; mutlu oldum. Structure alanında gerçekten mutlu oluyordum. "Vay canına" diyebileceğim kitapları seçiyordum gidip, kendimi şaşırtmak hoşuma gidiyordu belki de. Formula1 arabası yapacak olan bi' takım vardı okulda, structure alanında birine ihtiyaçları vardı, takıma girdim. Hakkaten kafamı dağıttım.
Bulut gözlemcisi iyi oldu aslında. Kendi kendime gerçekleri yazarak göstermeyi özlemişim. İsim bulmakta zorlandım ama. Sonra bunu seçtim; bulut gözlemcisi. İlk bulutları bi'şeylere benzeterek beslemedik mi hepimiz hayal gücümüzü. Bulutlara anlattım hayallerimi, onlara söyledim en büyük sırlarımı. Sonra lahana bebeğimle paylaştım; şu hala yatağımın üstünde duran küçük sarı bebekle. Ona sarılarak uyudum, ona sarılarak ağladım; sanırım hep ona sarılarak büyüdüm. Şu günlerde yine bulutlara bakıyorum -hoş kar nedeniyle açık bi gökyüzü var ama olduğu kadar. Lahana'ya anlatmaya çekinir oldum nedendir bilmem. Bazen yatağımdan alıp yere koymamı, bazen de her zamankinden daha sıkı sarılmamı anlamlandıramıyor olsa gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder